29 Haziran 2011 Çarşamba

BULGARİSTAN-TARİHİ

Bugünkü Bulgaristan topraklarına, M.Ö. 30’larda Traklar denilen bir kavim, bir süre sonra da Romalılar hâkim olmuştur. Altıncı yüzyılda İslavlar her tarafı yakıp yıkarak hâkimiyeti ele geçirmişlerdir. M.S. 680 yıllarında Karadeniz’in kuzeyinden Bulgar Türklerinin gelmesi ile Bulgar târihi başlamıştır. On-Oğuz grubundan olduğu bilinen bu Türklerin aynı zamanda Yukarı Tuna kıyıları ile birlikte Volga ve Kama vâdilerini de idâresi altına alarak Büyük Bulgaristan adıyla 14. yüzyıla kadar varlığını devâm ettirmiştir. Bu arada 11. yüzyıla kadar devâm eden Birinci Bulgar Krallığı yıkılarak Peçenek, Guz ve Kumanlar (Kıpçak)vâsıtasıyla İkinci Bulgar Krallığı kurulmuş, 1241 senesinde Moğol istilâsına uğramıştı.
Mîlâdî 1331-1371 yıllarında Kral İvan Aleksandr zamânında Sırpların Balkanlarda üstünlük kurmasıyle zayıflamış, Osmanlı Hükümdârı Birinci Murad Han zamânında (1326-1389) Bulgaristan toprakları zaptedilmiştir. İvan Aleksandr’dan sonra Vidin ve Dobruca beylikleri ile Tırnova Krallığı Osmanlılara karşı çıkması üzerine 1393’te Tırnova, 1396’da Niğbolu Zaferlerinden sonra, Vidin ve 1400’de Dobruca zaptolunarak Bulgar Krallığı tamâmen ortadan kaldırılmıştır.
On altıncı yüzyılda Bulgaristan üzerinde Sırplar ve Macarlar üstünlük kurmak istemişlerse de güneyden gelen Osmanlı Devleti Bulgaristan’a hâkim olarak düzenli bir idâre getirdi. Bulgaristan’ı 500 yıl Osmanlılar idâre etti. Bu dönemde idâre, Sofya’da oturan Rumeli Beylerbeyi tarafından sağlanıyordu. Osmanlı İmparatorluk merkezine yakın olması ve sefer yolu üzerinde bulunması sebebiyle ticâreti oldukça gelişme gösterdi. Bulgar tüccarlara geniş imtiyazlar tanındı. Osmanlılar, diğer tebaalarında olduğu gibi Bulgarlara da dînî yönden baskı siyaseti gütmediler. Bulgarlar genellikle reâyâ adını taşıyan, vergiye tâbi çiftçi sınıfları hâlinde kaldılar. Âdil idâre ve imtiyazlı tüccar sınıfının bulunması ve benzeri müsbet Osmanlı siyâsetine rağmen, 17. yüzyıl ortalarında Bulgaristan’da haydut denilen çeteler türeyerek isyân etmeye başladılar ve her fırsatta düşman ordularıyla Osmanlılara karşı birleşmekten geri kalmadılar. Devâm eden bu isyânlar karşısında Osmanlı hükûmeti "Çorbacı Nizamnâmesi" gibi bâzı kânûnî tedbirler alarak, Bulgaristan’da âsâyişi korumaya çalıştı. Tuna vilâyetinin başına bu maksatlarla getirilen ve geniş yetkilere sâhip bulunan Midhat Paşa, Bulgaristan’a birçok hizmetler götürdü. Hattâ Midhat Paşa, Hıristiyanlara yaranmak için ayyıldızlı Türk bayrağına bir de haç ilâve etti. Bulgar ihtilâl merkez komitesinin 20 Nisan 1875’te Koprivştitsa ve Panagyuviste’de başlattıkları büyük isyân da bastırıldı. 1876 yılı Aralık ayında İstanbul’da toplanan büyük devletler, Bulgaristan’da iki muhtar bölge teşkilini teklif ettiler. Rusya bunu kabul etmedi. Midhat Paşa ısrarla Rusya’ya savaş açmamız için direndi. Netîcede Rusya’ya savaş açıldı (20 Nisan 1877). Bulgarlar Rus ordusuna katıldıkları gibi, Türklere karşı tedhiş hareketlerine de giriştiler.
Osmanlı-Rus harbinin sonunda Ayastefanos Antlaşması imzâlandı (3 Mart 1878). Muhtar bir Bulgaristan idâresi kurulması kabul edilmişse de diğer büyük devletlerin baskısı ile Balkanlar ile Tuna arasında küçük bir Bulgar Prensliğinin kurulması şeklinde değiştirildi. Diğer bölgeler Romanya ve Sırbistan devletlerine bırakıldı. Bir süre sonra Rusya’nın mevcut Bulgar Prensliğinin idârî ve içişlerine doğrudan karışması, Osmanlı hükûmeti ile Avusturya ve İngiltere hükûmetleri, Prensliği Rusya’nın tahakkümüne bırakmak istememelerinden bu hususta büyük devletlerin nüfuz mücâdeleleri başladı. Bir süre sonra Bulgaristan Prensliğinde Prens Aleksandr idâreyi ele alarak Bulgaristan birliğinin sağlanmasını temin etti ve tamâmen Rusya’ya yaklaştı. Daha sonraki gelen idârecilerde iç ve dış ilişkilerin düzene sokulması gibi gelişmelerden sonra, 1904’te Türkiye aleyhine Sırbistan’la bir antlaşma imzâladı. 1908 İkinci Meşrûtiyetin îlânından sonra, 3 Ekim 1908’de tam bağımsızlığını îlân etti.
8 Eylül 1944 ihtilâlinden sonra Bulgaristan Komünist rejimi kabul ederek Varşova Paktına girdi. Rusya’da olan batıya açılma hareketleri, Bulgaristan’da büyük hızla yayıldı. Bir süre sonra, 35 senedir başta bulunan Cumhurbaşkanı Jivkov 10 Kasım 1989’da istifâ etmek mecbûriyetinde kaldı. 29 Aralık 1989’da ülkede bulunan Türklere yeniden kendi adlarını kullanma ve serbestçe ibâdet etme hürriyeti tanındı. 10-17 Haziran 1990’da iki kademeli ve 1932’den bu yana ilk defâ yapılan çok partili seçimde 1943-1990 arasında Bulgaristan’ı idâre eden Komünist Partisi (yeni ismi Bulgaristan Sosyalist Partisi)iktidâr oldu. Türkiye-Bulgaristan arasında siyâsî münâsebetler müsbet yönde gelişmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder