30 Haziran 2011 Perşembe

GÜNEY AFRİKA CUMHÛRİYETİ-TARİHİ

On beşinci asır öncesinde Avrupalılar için meçhul olan ülke, 1488’de Bartholomeu Dias’ın Ümit Burnunu geçmesi ile tanındı. Avrupalılar için yeni bir Hindistan yolu olan Ümit Burnu, stratejik bir önem kazandı. Güney Afrika hakkında târihî bilgiler bu târihten sonra başlar. Avrupa ile Hindistan arasında seferler yapan İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve İngiliz gemiciler için Güney Afrika sâhilleri bir uğrak noktası olmuştur. Hollandalı, Jan Von Riebeek isimli bir doktor, 1652 senesinde çalışmakta olduğu Hollanda-Doğu Hindistan Şirketi adına Güney Afrika sâhilerindeki şimdiki Cape Town şehrinin bulunduğu Tavola Körfezinde, ticâret gemileri için depo ve levâzım istasyonu kurdu. On yedinci yüzyılın ortasında kurulan bu ticârî üs aynı yüzyılın sonlarında koloni (sömürge) hâline getirildi. Bu ülke topraklarını sömürge yapmak isteyen İngilizler, Fransızların bölgeyi işgâl etmelerini engellemek perdesi arkasında, bölgeyi işgâl ettiler ve kendi sömürgeleri arasına kattılar. Bu işgâl, sözkonusu Avrupa devletleri arasında 1815 senesinde yapılan bir anlaşma ile kabul edildi.
Avrupalıların buralarda ilk sömürge kurmaları esnâsında yerli halka karşı yapılan ırk ayrımı politikası, 1807’de İngilizlerin çıkarttığı kânunla kaldırıldı. Fakat azınlıkta olan Boer adı verilen çiftçiler tarafından ırk ayrımı şiddetle tatbik edildi. Bu kânunun kalkmaması karşısında Boerler, 1836’da sömürge topraklarından ayrılarak iç kısımlara doğru göç ettiler ve ırkçılıklarını buralarda sürdürdüler.
İngiltere sömürgesinden sırasıyla 1852 ve 1854 senesinde Orange ve Transvaal adı ile iç işlerinde bağımsız yeni iki sömürge kuruldu. İç kesimlere yerleşen Boerlerle İngilizler arasında ilk zamanlar mevcut olan ılımlılık, gün geçtikçe soğuk harbe ve nihâyet iki Boer Devletinin İngiltere’ye savaş îlânı ile sıcak harbe dönüştü. Sömürgeci İngiltere ile ırkçı Boerler arasındaki kanlı savaşlar, 1902 senesinde İngilizlerin kesin gâlibiyeti ile nihâyet buldu. İngiltere buraları iç işlerinde bağımsız birer sömürge olarak îlân ve savaş tazminatı ödemeğe mahkûm etti. İki İngiliz sömürgesine (Orange ve Transvaal) iki de Boer devleti katılınca (bunlar iç işlerinde bağımsız), Güney Afrika dört devletten müteşekkil bir federasyon oldu.
Birinci Dünyâ Savaşından sonra her geçen gün ağırlık kazanan ırkçılık, 1924’te başa geçen General Herzog’un zamânında çıkarılan kânunlarla meşru hale getirildi. General Herzog 1934 senesinde çıkarttığı kânunlarla zencilerin yurttaşlık ve siyâsî haklarını ellerinden aldı. İkinci Dünyâ Savaşından sonra bu ırkçı politika şiddetini artırarak devâm etmiştir. 1948’de Dr. Molan’ın iktidara gelmesi ile mevcut ırkçı politika had safhaya vardı. Çeşitli dünyâ ülkelerinden yapılan baskılara rağmen, Güney Afrika Cumhûriyeti iktidarları, ırkçı politikadan vazgeçmediler. Ülke bu politikalarını terk etmemek pahasına Milletlerarası bâzı teşkilâtlardan ayrıldı. 1961’de ayrıldığı Commonwealth İngiliz Milletler Topluluğu teşkilâtı da bunlardandır.
1968’de öğrencilerin düzenledikleri ırk ayırımına karşı gösterileri din yetkililerince de desteklendi. Bunun üzerine hükûmet, askerleri en yeni silâhlarla donattı. Güvenlik kuvvetlerini ve istihbârat teşkilâtını kuvvetlendirdi. Böylece Afrika’daki diğer devletlere karşı da üstünlük sağladı.
1969’da Birleşmiş Milletlerin Namibya’dan çekilmesi isteğini reddetti. Namibya, Güney Afrika Cumhûriyetinin fiîlen bir eyâleti oldu. Irk ayrımını burada da uyguladı. Dünyâ devletleri arasında yalnız kalan Güney Afrika Cumhûriyeti, 1970’ten sonra Afrika Devletleri arasında taraftar kazanmak için bâzıları ile ilişkiler kurmaya çalıştı.
1976’daki zenci hareketlerinde yüzlerce zenci öldürüldü. Devâm eden baskı ve öldürmeler üzerine, BM Güvenlik Konseyi, Güney Afrika Cumhûriyetine silâh satışını yasakladı (1977).
Milletlerarası ilişkileri hemen hemen kopma noktasına gelen yönetim, sert ırkçı yönetiminden tâvizler vermeye başladı. Zencilere sendika kurma hakkı tanındı (1979).
1982’de Namibya’nın sömürgelikten kurtulmak için başlattığı hareket, ülkeyi yeniden karıştırdı. Sorgusuz, yargısız öldürmeler başladı. Yeni anayasa yapılarak başkanlık sistemine geçildi. Buna rağmen ülkedeki çatışmalar durmadı. Cumhurbaşkanı P.W. Botha, ülkesini milletlerarası yalnızlıktan kurtarmak için çeşitli ülkeleri ziyâret etti ve bunda başarı sağladı. Zenci çoğunluğun sesi, baskı ve zulümle susturuldu. Komşu devletlere saldırılar başladı.
Cumhurbaşkanı Botha, lideri bulunduğu Ulusal Parti içinde meydana gelen muhâlefetin de tesiriyle 1989 Ağustosunda istifâ etmek mecburiyetinde kaldı. Yerine Frederik W de Klerk geçti. Eylül 1989 seçimlerinde seçme hakkı bulunmayan zenciler ülke çapında büyük grev yaptılar. Zencilere karşı yumuşama politikası uygulayan Cumhurbaşkanı de Klerk Şubat 1990’da meclisi açarken yaptığı konuşmada Afrika Millî Konseyi, Afrika Komünist Partisi ve 33 muhâlefet örgütü hakkında bulunan yasağın kaldırıldığını açıkladı. Ayrıca 1962’den beri hapiste bulunan zenci lider Nelson Mandela serbest bırakıldı. Afrika Millî Konseyi 1991 senesi “İktidârın halka devredilmesi için doplu eylem yılı” îlân etti. Aynı sene yapılan Afrika Millî Konseyi toplantısında Nelson Mandela başkanlığa seçildi.
Irk ayrımı politikasındaki bu yumuşama sebebiyle birçok ülke Güney Afrika’ya uyguladığı ekonomik müeyyideleri kaldırdı. Komşularıyla arasındaki gerginlik de yumuşadı. Zenciler arasındaki şiddet olayları zaman zaman önemli boyutlara ulaşmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder